Açlık, bedende midenin görevidir. Vücudun sağlıklı ve enerjik kalabilmesi için beslenmeye ihtiyacı vardır. Beslenme, fiziksel bir eylem olup kişi, dünyada bulunan gıdaları tüketerek yaşamını sürdürür. Alınan besinler vücutta çeşitli aşamalardan geçerek ayrışır ve nihayetinde enerjiye dönüşür.
İnsan, yalnızca fiziksel bir varlık değildir; aynı zamanda bir soyut âleme sahiptir. Duygular bu âlemde yer alır, çünkü maddi dünyanın sınırlarına sığmayacak kadar geniştir. Ancak duyguların, somut bir organ aracılığıyla algılanıp soyut bir hâle bürünmesi, ilk bakışta bir çelişki gibi görünebilir. Oysa bu durumu anlamlı kılan, soyut ve somut âlemler arasındaki kesintisiz ilişkidir.
Vücuttaki her organın kendine özgü bir açlığı vardır. Göz görmek, kulak işitmek, dil tat almak, ten dokunmak, burun koklamak için acıkır. Ancak her görüntü, ses, tat, koku ve dokunuş iyi kabul edilmez. Kişinin şahsiyetine göre bu algılar farklı ölçütlere, biçimlere ve anlamlara bürünür. Burada asıl önemli olan, her organın bir ihtiyacı ve açlığı olduğudur.
Tıpkı bedenin ihtiyaçları olduğu gibi, ruhun da açlıkları vardır. İnsan; sevmeye, sevilmeye, sığınmaya, güvenmeye muhtaçtır. Ancak ruhun açlığı, bedenin açlığından daha derindir ve daha fazla ıstırap verebilir. Öyle ki bazen bu arayış, insanı bedensel ihtiyaçlarını bile unutturacak bir hale sürükler. Ruhsal sorunları olan bir kişi, fiziksel olarak sağlıklı görünse bile tam anlamıyla sağlıklı sayılmaz. İşte bu, ruhun da aç kalabileceğinin en büyük kanıtıdır.
Ramazan, ruhların açlıklarını gidermek için sevinçle karşılanır. Bize, sığınılacak yeri, güvenilecek dayanağı ve sevildiğimizi hatırlatmak için gelir. İnsana, dünyaya ait olduğunu düşündüren vücut ısısını (36-37°C) ve yorgunluğunu "karşı ateş tekniği" ile söndürmeye gelir. Dünyalılaşmayı ortadan kaldırır ve ruha tesir eden yönünü kazıyarak bize küfre meydan okumayı tekrar tekrar hatırlatır.
Müslüman, dünyaya küfre meydan okumak için gelir. Küfür, dünya içinde bulunan araç ve gereçlerin ya da kişilerin diğer insanlara özünü kaybettirerek iradesine zincir vurmaktır. İnsanı, kula kul yaptıran ve bu düşünceyi bile düşünemeyecek hale getiren hissiz, duygusuz ve teslim olmuş bir varlığa dönüştüren küfürdür. Oysa Allah her kulunu biricik yaratmıştır. Kendi iradesini kendisine tesis etmiştir. Bu tesis edilen iradeyle beraber Tek Yaratıcı olan kendisine ibadet edilmesini istemiştir.
Dünyanın vücut ısısı, kendini üstün gören insanların oluşturduğu kast sistemiyle birlikte daha da artmıştır. Ruhsal bozulmaların sebebi de budur. Tarihte bunun bir örneği vardır. Hazreti İbrahim'i (aleyhisselam) yakmak için büyük bir ateş hazırladılar. Onlar, dünyanın vücut ısısıyla düşündüler. Ancak Hazreti İbrahim'in (aleyhisselam) karşı ateş tekniği galip geldi. Bu tekniği vahiy yoluyla öğrenmişti; Allah, O'nun (aleyhisselam) ruhuna öğretmişti. Peygamberlerin ve velilerin (rahmetullahi aleyh) ruh ısısı, dünya ısısına her zaman galip gelmiştir. Yaşadıkları tüm sınavlarda ruh ateşiyle galip gelmeleri, bize bir delil olarak sunulmuştur.
Hayatın içinde küfrün, başka elbiselerin rengine boyandığını görebiliyoruz. Zaman zaman insan, küfürle ilişkilendirilen şeylerle karşılaştığını ve nerede olduğunu unutur. Ancak unuttuğunu tekrar hatırlamak, ancak ibadetlerle mümkündür. Ramazan kelimesi, "güneşin güçlü ısısından çok fazla ısınmış yer" anlamına gelir. Güneş burada hakikatin kendisidir. Hakikat ile ısınan gerçek ısının ne olduğunu bilir. Bu yüzden suni ateşleri söndürür. Çünkü kendi ruhunda saklı bir hakikat ateşi yanmaktadır. Oruç kelimesi ise "bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak" anlamına gelir. Buradaki "bir şeyden uzak durmak" ise küfrün ta kendisidir. Yani irademizi, Allah'tan başka hiç kimseye teslim etmemektir.
Oruç, küfrün kendisini başka suretlerde gizlediğini hatırlatmak için gelir. Hakikati, bir zemzem gibi ruhumuza getirir. Gözümüzdeki perdeyi kaldırarak gelir. Gayb ikliminden gönlümüze bir tohum eker. Bu tohum, Güneş'in kim olduğunu bildiğimizde kendi kendine yeşerecektir. Üstadın dediği gibi, oruç da acıkır. Öyle güzel acıkır ki, bütün açlıklar tokluk olur. Ruhun açlığını, soyuttan başkası gideremez. Metafizik âlemde bulunan çeşmeden akan hakikati içmeyen hiçbir ruh tatmin olamaz. Fizik âleminden beslenmeye çalışan ruh, sadece oyalanır. Oyalanmak, kişinin kendisine ihanet etmesidir; kendisine geç kalmasıdır. Gaflet hırkasıyla ısınmaya çalışmaktır.
Ramazan, bizi gök sofrasından doyurmak için geldi. Ruhumuza dayanan dünyanın ellerini boğazımızdan çekmek için geldi. Oruç bize, biz oruca acıkarak geldik. 11 ayın sultanı, fermanıyla bizi sultan yapmaya geldi.
Yorumlar
Yorum Gönder