Yalnızlık Kabir Boyu

    Üç arkadaşım vardı. İkisiyle hâlâ görüşürüm. Hayatım boyunca biri ihanet etti, ben de
hayatımla ona veda ettim. Diğer ikisinden de keskin bir sokağa saparak kurtulmayı denedim
fakat dünya yuvarlaktı.

    Doğduğum gün ağlayarak tanıştım Garîb’le. Ömrüm boyunca yanımdan ayrılmayan bir dost oldu. O zamanlar sessizdik birbirimize. Seslerin bir anlamı vardı; ancak aramızdaki muhabbet, seslere eyvallahı olmayan bir notaya benziyordu.

    Bazı insanların ne yapacağını kestiremezsiniz, görünüşlerinden de tahmin edemezsiniz. Garîb, kâh yüreğimde gezer, kâh aynada karşıma çıkardı. Bizi gören olsa, ben mi onu, o mu beni taklit ediyor, bilemezdiniz. Boyunun uzunluğu ömrüm kadar, elleri çiftçi elleri gibi kalındı. Yürüyüşündeki heybet, kışa teslim olmayan ve yapraklarını soyunmuş bir kavak ağacına benzerdi. Doğduğum günden beri kimselerin görmediği en eski ahbabımdır Garîb.

    İkinci arkadaşımla da doğduğumda tanıştım. Yeryüzü ve duvarlara çok ilgiliydi. Bir keresinde gece yarısı elektrikler gitti. Rahmetli anneannem, evdeki herkesi teskin etti: “Hiç ayağa kalmayın! Mum yakacağım.” dedi. Ufacık bir zaman olmuştu ki sanki mum gökyüzünü bile aydınlattı. Hasan Dağı bile görünür oldu pencereden. O sırada duvar çağırdı gözümü; bir baktım, yine o. Çok eğlenceli biri olduğu için şekilden şekile girerek güldürdü bizi. Geyik oldu, kuş oldu, kelebek oldu.

    Bir gün de parka keyfimi sallamak için evden çıktım, başladım yürümeye. Ben koştukça o koştu, ben durdukça o durdu. Sonunda dayanamadım: “Sen misin beni taklit eden?” diye bağırıp tekme savurdum. Hiç aldırmadı. O gün, bugündür en sâdık ahbabımdır Gölge.

    Garîb ve Gölge, son nefesimi verdiğim gün ruhumun kollarına girdi. Görüşmediğim arkadaşımı sorarsanız, Yalnızlık. Yalnızlığa ise kabirde ihanet ettim. Onu yalnız bırakarak...

Yorumlar