Güven Abi’nin kalemini ilk olarak şiirleriyle tanıdım. Daha sonra okuduğum denemeleriyle birlikte, kendisinin adını "ne yazsa okunur" bölümüne yazdım. Kelimelerle olan yürüyüşündeki samimiyet, gözlerinizden kalbinize bakıyor ve farklı gönül coğrafyalarındaki gönülleri birleştiriyor.
Hayvanlar Kitabı & 33 Hayvanlı Başka Fabllar Divanı
Kitabın kapağındaki fon renginin uyumu ve sadeliği, göz yormadan okuyucuyu karşılıyor. Kapakta bir dalda konmuş vaziyette göklere bakan, şahine benzeyen bir yırtıcı hayvan var. Bu tercih özellikle mi yapıldı bilmiyorum, ancak çağrıştırdığı ruh ve asalet, kitabın her hayvanın fıtrî bir şahsiyeti olduğunu daha ilk bakışta hissettirdiğini söyleyebilirim.
Kitabın içindekiler bölümünde, dört bölüm olduğunu görüyoruz. Bu bölümler, hayvanların özelliklerine göre kategorize edilmiş. Başlıklar arasında hayvanların şahsiyetlerine atıfta bulunan ifadeler dikkat çekiyor. Örneğin, "Dehşetin Güzelliğinde: Kaplan" başlığı.
Câhız & Müezza
Kitabın başlangıcında iki şahsiyetten bahsediliyor: Biri insan, diğeri ise bir kedi. Bu detay ilgimi çekti. Çünkü yaşam döngüsünde her varlık kendi şahsiyetinde önemlidir ve biriciktir. Bu mesaj, başlangıçta vurgulanıyor.
İlk şahsiyet, Kitâbü’l-Ḥayevân adlı eserin yazarı. Kendisi, Arap edebiyatının en büyük nesir yazarlarından ve Mu‘tezile kelâmcılarından biri. Hayvanları sosyolojik ve felsefi açılardan değerlendiren ve bu eserinde insanlar ile kuşlar arasında irtibat kurarak anlatımda bulunan bir isim. Kitapların girişinde bahsedilen isimleri önemserim. Çünkü ismi zikredilen kişiler, yazarın beslendiği kaynakları ve onun kalbindeki derinliği yansıtır.
Bahsedilen ikinci şahsiyet ise bir kedi: Müezza. Hepimizin bildiği gibi, Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam’ın kedisidir. Rivayete göre, İslam ordusu Uhud’a giderken, yol üzerinde Müezza’nın uyuduğunu görüp yollarını değiştirmişler ve dönüşte de Efendimiz bu kediyi sahiplenerek Müezza adını vermiştir.
Not: Aklıma gelmişken Uhud Dağı'nı terk eden okçuların ismini biliyor muyuz?
Bir gün Efendimiz, Müezza'nın hırkasının üzerinde uyuduğunu görünce, onu uyandırmamak için hırkasını kesmiştir. Müezza ismi "sevgi ve saygı gören, izzet ve ikram edilen" anlamını taşır. Bu, hayatımızdaki tüm canlıların bir ikram olduğunu hatırlatıyor. Bir kediyi severken ki hisler parayla satın alınamaz. Paranın geçmediği yer paha biçilemezliktir. Paha biçilemezlik ise herkesin aradığı ve adını koyamadığı "huzur"un kendisidir.
Hûd Suresi - 40. Ayet
"Nihayet emrimiz geldi ve sular coşup yükseldi. Nûh’a dedik ki: 'Her türden (hayvan) birer çift ile -daha önce haklarında hüküm verilmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye bindir!' Zaten onunla birlikte pek azı iman etmişti."
Kitapta, Hûd Suresi’nden bu ayet, Friedrich Nietzsche ve Martin Buber’den derlenen alıntılar, birlikte yer alıyor. Bu alıntılar tevafuk değil. Hazreti Nuh’un gemisindeki hayvanların her birinden eşiyle birlikte alınması, bizim tabiatla aynı gemide olduğumuzu sembolize ediyor. Tabiattaki her varlığa verilen zarar, aslında insanın kendisine verilmiş bir zarardır. Biz nasıl bir Yaratıcının kuluysak, onlar da O’nun kullarıdır.
Kitap Hakkındaki Düşüncelerim
Buraya kadar bahsettiğim konular, kitabın şekli ve pasajların sıralanmasıyla ilgiliydi. Kitapta yer alan her hayvanın bir şahsiyeti olduğu belirtiliyor. Hepsi kendi konusunda uzman ve sanatkâr.
Kitabın zenginliği çok geniş. Tilki anlatılan bölümde onunla ilgili bir filmden bahsedilmesi, ya da tasavvuftan da bahis açılarak bir anlamlandırma yapılması kitabın zenginliğini ortaya koyuyor. Ayrıca söylenilen filmi izlediğinizde, fıtrî zenginliğin anlamını daha iyi anlıyorsunuz. Filmde zengin bir hayat süren ama mutsuz bir tilkiyi görüyorsunuz. Tilki ancak kendi özüne döndüğünde mutlu oluyor.
Kedi bölümünde geçen "Bir kedim bile yok" cümlesi, yalnızlığın en derin anlatımlarından biri. Bu cümleyle karşılaştığınızda, kitabın bitmesini istemiyorsunuz. Çünkü bu cümlenin tefekkürü çok yüksek. Neden bir kuş değil de kedi? Kedinin kendi halindeki başıboşluğu, yalın ve sade güzelliği; yalnızlıkla mı ilişkilendiriliyor? Bu sorular zihnimde dolaşıp durdu.
Örümcek bölümünü okurken ürperiyorsunuz. Sebebi, hiçbir sanat bilgisi olmadan yaptığı kusursuz ağlar ve merhametin esamesi okunan hayat tarzı. Ayrıca kullandığımız elektronik cihazların bile yazılımsız çalışmadığını düşünürsek, hayvanların doğuştan gelen bu sanatlarını görmek insanı hayrete düşürüyor.
Bazı kitapların bir sırrı vardır; bitmesini istemezsiniz. Güven Abi’nin kaleminden çıkan bu kitap tam olarak böyle. Cümleler şelale gibi akıyor, sizi medeniyetlerden, tasavvuftan ve eski kadim eserlerden bahsedilen derin bir yolculuğa çıkarıyor. Aynı zamanda batıda kendini ispat etmiş yazarların perspektifinden de söylemlerin bulunması ayrı bir güzellik olsa gerek.
Bugün bir kedim bile yok, fakat kedileri anlatan bir kitabım var. Bu bile yalnızlığımızın rutubetini kurutmaya yeter.
Yorumlar
Yorum Gönder