- Birlikte yolculuğa çıkmak.
- Birlikte yemek yemek.
- Birlikte ticaret yapmak.
Toplumumuzda kişileri tanımak için “üç tanıma şekli” olduğu söylenir. İşin aslına baktığımızda ise “yolculuğa çıkmak” diğer bütün maddeleri karşılamaktadır. Birlikte aynı mevziye doğru "yola çıkmak" bütün varlığımızın davranış üzerinden dile gelerek birbirimize yansıma şeklidir. Kişinin fedakarlığı, vefası ve daha birçok özelliği bu şekliyle öğrenilebilir. Bir yolculuğun tamamlanabilmesi için de üç mühim gerekliliği vardır.
- Yol (Mevzi)
- Yolcu
- Yolculuk (Sefer)
Soğuk bir coğrafi iklime sahip olan bir noktaya yolculuk yapan iki kişi, bavuluna soğuğa dayanıklı kıyafetler alır. Savaş cephesine gidenlerin gerekli teçhizatı hazırlaması gerekir. Dünyada hiçbir yer yoktur ki gidileceği yer araştırılıp gerekliliklerine göre önlem alınmasın. Tedbirin olmadığı yerde ihmal ve meçhul söz konusudur.
Yolculuk yapmak isteyen kişilerin bir mevzusu bulunur. Bu mevzu aynı zamanda kişinin hayatının anlamını oluşturur. Mevzusu olmayan kişilerin mevzisi de yoktur. Kendisine bir mevzu belirlemeyen kişi hayatın içerisinde herhangi bir fikir ortaya koymamıştır. Bu sebeple kendisine bir gaye edinmeyen insanın da yolculuğu meçhuldür.
Yolcu ve Yolculuk (Sefer)
Herhangi bir yolculuğa çıkan iki kişinin ortak noktası ulaşmak istediği yerdir. O noktanın gereklilikleridir. Ortak noktayı belirleyen “mevzi” şahsiyetleri tanıma şeklini de ortaya koyar. Kişilerin yolculuk esnasında davranışları karakter yapısını birbirlerine tasvir eder. Birbirine karşı fedakarlık noktasında yukarı doğru bir eğilim görüldüğünde yolculuk daha anlamlı hale gelir. Ancak bireycilik esaslı bir yolculuk düşünüldüğünde yol çekilmez olurken kişilerin birbirine karşı her an cephe açabileceği de aşikardır.
Peygamber Efendimiz (asm), kendisine suikast yapılacağı haberini aldı. Bunun üzerine Hz. Ali’yi (ra) çağırdı ve "Yatağımda bu gece yat uyu! Şu yeşil, geniş aba hırkamı da üzerine ört! Korkma! Sana hiçbir zarar erişmeyecektir." dedi. Hz. Ali hiç düşünmeden yatağa yattı. Suikast için evin etrafında bekleyenler etrafı gözetlerken oradan birisi çıkıp geldi ve “Burada ne bekleyip duruyorsunuz?” dedi. "Muhammed'i bekliyoruz." dediklerinde, "Muhammed, sizin başınıza toprak saçıp ve içinizden çıkıp gideli hayli vakit olmuş. Hele bir kere üstünüze başınıza bakınız." dedi.
Buradan anlaşılacağı üzere birbirine güven duyan insanların hiç tereddüt etmeden fedakarlık yaptıklarını görürüz. Bu fedakarlığın temelinde aynı amacı taşımak ve güven duymak vardır. Tereddüt edilen yol, yolcu ve yolculuk asla başarıya ulaşamaz. Bu üç temel esas üzerine hayatını bina etmeden yolculuğa çıkan kişiler er geç yolda kalır.
Güven karşılıklı birbirine adanma biçimi midir?
Güven dediğimiz mefhum şahsiyetlerin birbirine adanmasıdır. Kendini düşünen bir kimse yanındaki yoldaşının hakkını korumaya mağlup kalır. Birbirine güveni olmayan insanlarda zan ve yanılgı duyguları gelişir. Bu sebeple her an güvensizlik ortamı oluşacak gibi tedirginlik duyulur. Ancak birbirine adanmış ve aynı yolu birlikte yol alan kişilerde tedirginlik asla söz konusu değildir.
Hazreti Ebubekir (ra), Sevr mağarasında bulunduğu sırada : "Ey Allah'ın Resulü. Eğilseler bizi görecekler." dedi. Efendimiz (asm), "Üzülme! Allah bizimledir." buyurdu. Orada bulundukları sırada herhangi bir tedirginlik meydana gelse birlikte yaptıkları sefer tamamlanmamış olurdu. Ancak onlar üç hususta emindi. Yoldan, yol arkadaşlarından ve seferinden…
Yolculuk (Sefer) ve Tefsir Bağlamında “Yol”
Sefer ve tefsir kelimesinin etimolojisine baktığımızda ise “sfr” ve “fsr” sözcüklerinden türediğini görüyoruz. Sefer “yolculuk” anlamına gelirken tefsir, “yorumlama” manasını ifade eder.
Birbirini anlayan, birbirine güvenen ve birbirinin yürüdüğü yoldan emin olan insanlar dünya üzerinde en büyük lütfa erişmiş kişilerdir. Böylelikle kişi sadece şahsını değil yanındaki yoldaşını da düşünür hale gelmiş demektir. Kendi dışında birbirini düşünen insanlara hayatın içerisinde hiçbir hicran dokunamaz. Hangi büyük sınavla baş başa kalırsa kalsınlar aşamayacakları hiçbir tepe, gidemeyecekleri hiçbir yol ve çıkamayacakları hiçbir sefer yoktur.
Batılılar, insanı birbirinin kurdu olarak görerek birbirlerini çürüttüğü söyleseler de bu durum gerçeklik olarak asla söz konusu değildir. Ne kadar acı tecrübeler yaşarsak yaşayalım. Ne kadar zulüm görürsek görelim. Bu hissettiğimiz duyguları yine bir insanla paylaşırız. Yaşadığımız haksızlıkları anlatır ve birbirimize teselli vermeyi bir görev haline getiririz.
Her koşula rağmen yine insana doğru bir eğilim göstermek, bütün paylaşımlarımızı yine bir insanla gerçekleştirmek, insanın insanda teselli aradığının delilidir. Yol, yoldaşın tefsiri;
insan, insanın tesellisidir.
Yorumlar
Yorum Gönder