kovanlar dolusu ömür çalar yel
saatin kollarına bırakmayın beni
annem sarsın zamanı, gelmesin üstüme akrep
zehri bal eyleyecek takatim yok şimdi
yeterince süründü peşimde
yaşlanan gölgemi görmesin geceler
onu bensiz, beni onsuz geçe
aşağı bakmasın gökyüzünden bulutlar
görünmüyor işte bir adam yeryüzünde
ayıplamayın kurak denizlerimi
sonbahardan başka bilmez benim takvim yaprağım
sayılara kanat verip uçuran kuşlar
bilmez miyim neresidir durağım
düşmanlık yazıyorsa elinde mavi
söyleyim, bozmadım bir gün yuva
varsa günahım, lütfen bağışlayın
içimde biriktirdiğim maviler sizin olsun
bir kanat kırdıysam, gelip durmayın sırat köprüsü'ne
ey kadran, kim giydirdi üzerine sayıları
saniyede kaç kurşun dizmeyi hangi kalemden öğrendin
ben kâğıtlara yazılmış her şiirin mahkemesinde
zamanın ölüm kokusunu taşıdım
gecelere ısmarladım karanlık kelimeleri
eskidim düşüncelerim gardiyanlık yaparken
mevlana'dan öğrendim semanın rengini
yine de tanımıyor hiçbir çiçek yüzümü
günler, saati duran mezar taşları gibi bakarken yüzüme
ölgün topraklar kolluyor penceremi
korkuyorum yanlış bir zamanda göz göze gelmekten
korkuyorum bir gün vedasız gitmekten
kurmadan da ömür çalar saatler
usul usul gün batımı düşer kadranın ufkuna
çarklar durmadan alınyazısı işler
dinmez düşünce, düşünce başlar fırtına
Yorumlar
Yorum Gönder