"Nasipte varsa çıkar gelir Şam'dan, Yemen'den.
Nasipte yoksa ne gelir elden."
- Atasözü
Atasözü ile başlamamdan anladığınız üzere "nasip, tevekkül ve vekâlet" mefhumlarını ele alacağım. Kavram itibariyle, hakkını tam verebilecek bir kulluk sıfatım olmadığını, tahsilimin yetersiz bir derecede olduğunu söyleyebilirsiniz. Ancak mühim olan kendini mindere çıkaracak kudreti bulabilmek. Kudret'in sahibiyse yalnızca Allah'tır. Yükseklerde sözlerle gezen, kendini dev aynasında gören, gaflete düşmüştür ya da düşmesi yakındır. Konuyla ilgili olarak da sorular sormadan evvel, “nasip” sözcüğünün tanım, alıntı ve etimolojisiyle başlamak istiyorum.
Yunus Emre Hazretin Şiirlerinden “Nasip” İle İlgili Alıntılar
"Gevhersüz gönüllere yüz bin söz eydürisen
Hak'dan nasîb olmasa nasîb olası degül"
- Değer bilmeyen ve değeri olmayan gönül sahiplerine yüz bin söz de söylesen
Hakikat sahibi Allah, nasip etmeden nasip alınmaz.
"Egriligün koyasın togrı yola gelesin
Kibr ü kîni çıkargıl erden nasîb alasın"
- Eğriliği kenara koyasın, doğru yola gelesin
Kibri ve kini çıkarıp, er insandan nasip alasın
"Tecellîden nasîb irdi kimine
Kiminün maksûdı bundan içerü"
- Kiminin maksadı nasiptir. Fakat bazıları hatta pek azı daha derin maksadı arar. Her arayan bulamaz. Bulanlar ise arayanlardır.
"Hak'dan imiş cânlara cümle nasîb
Olmazımış Ka‘be'ye varmagıla"
- Nasip sadece ibadet etmek ile değil hâl ehli olmakla, yeryüzünde kulluk hakkını taşımakla olur.
"Nasip" Kelime Etimolojisi
Arapça nşb kökünden gelen kelimenin mânâları şu şekilde.
1. Dikme, pay, kurma, kaldırma, çadır kurma, nişan alma.
2. Bir makama yerleştirme, tayin etme, atama, ganimetten pay verme.
Nasip kelimesi mana itibariyle başka bir yerden tayin edilen sonuç demektir. Öyleyse elde edilen karar çerçevesinde tayin eden, tayin edilen bir de vekalet eden birinin olması gerekir.
Arzumuz sonucunda, karşımıza çıkan her sonuç “nasip” midir?
Eskiden olsa böyle sorulara muğlak bir cevap vermem kaçınılmazdı. Hayat, nefes alıp verdiğimiz müddetçe, doğru denklem kurmayı “imtihan” vesilesi ile öğretiyor. Yaşananlar sonucunda ise elde edilen cevaplar, soruları yanıtlıyor.
Soruya gelecek olursam, cevap olarak "evet" diyorum. Çünkü kelime anlamında altını çizdiğim yerleri kendi düşünce yapıma göre sıralamak ve tekrar etmekte fayda görüyorum. "Atama / Ganimetten pay verme / Bir makama yerleştirme." Herhangi birimiz bir istekte bulunduk. Bizim isteğimize cevap olarak olumlu ya da olumsuz yönde atama yapıldı. Yani cevap verildi. Verilen her cevap nasibi teşkil eder. Bizim istediğimiz bir cevabın olup olmaması önemli değil. Burada mühim olan bir cevabın ortaya çıkması.
İstediğimiz doğrultuda gerçekleşmeyen nasip, nasipsizlik olarak nitelendirilebilir mi?
Yine net bir cevap vermek istiyorum. Nasipsizlik zannettiğimiz her eylem bir nasiptir. Yani bizim beklentimiz yönünde gerçekleşmeyen olayların, beklentilerin, umduğumuz yönde olmaması da bir nasiptir. Olayın olumsuzluk taşıdığı zannı sadece dar bir düşünce yanılsamasıdır. Biz, fiilin sonundaki yol akışını bilmediğimiz halde nasipsizlik olarak nasıl adlandırabiliriz? Hayatımızda başta olumsuz görünen, ardından “iyi ki olmamış” dediğimiz akışlarla karşılaştığımız mutlaka olmuştur. O yüzden tekrar etmekte fayda var. Nasipsizlik zannettiğimiz her eylem bir nasiptir.
Öyleyse her aldığımız cevap nasip. Her nasipsizlik zannettiğimiz eylem de bir nasip. O zaman derin bir soru ile devam edelim.
Nasip istediğimiz doğrultuda değişir mi?
Cevap vermeden önce tekrardan "nasip" kelimesinin mânâsına dönmek istiyorum. Mademki nasip, "tayin etme" anlamına geliyor. Aldığımız her cevap tayin ediliyor. O halde; tayin edilen, vekalet eden ve tayin eden olması gerekir. Bu tanımları karşılayan kelimeler ise nasip, vekâlet ve tevekkül.
Yukarıda “nasip” kelimesini incelediğimiz gibi "vekâlet ve tevekkül" kelimelerinin etimolojisi ve mânâlarını inceleyerek soruya birlikte cevap arayalım.
Tevekkül Kelime Etimolojisi
Arapça wkl kökünden gelen kelimenin mânâları şu şekilde.
1. Güvenme, inanma, özellikle Allah'a güvenme, kadere razı olma.
Vekâlet Kelime Etimolojisi
Arapça wkl kökünden gelen kelimenin mânâları şu şekilde.
1. Vekil olma, güvenme, güvene dayalı bir iş yükleme, görevlendirme.
Şimdi taşları yavaş yavaş yerine yerleştirme vakti. Nasip aramadan önce Allah'a güvenerek ve kadere tam razı olarak (tevekkül) yolculuğuna çıkmalıyız. Sadece Allah'a güvenmek yeter mi? Yetmez. Allah'ın da bize güven duyacağı, güveneceği kul sıfatını taşımalıyız. Elimizden gelen gayreti göstermeden kuru kuruya tevekkül etmek yeterli değildir. Yani vekâlet edecek nitelikte olmalıyız.
Vekâlet nereden çıktı diyebilirsiniz. Tevekkül ve vekâlet kelimeleri “wkl” köklerinden meydana gelmiştir. İki anlamda da güven mânâsı yer aldığı için hatırıma düşen; demek ki güven tek taraflı bir eylem değildir. O halde;
Tayin edilmesi istenen: İstekte bulunulan arzu = Nasip
Tayin eden: Allah = Tevekkül
Tayin dileyen: Kul = Vekâlet
Şimdi sorumuzun da cevabını verebilirim. Eğer biz Allah'a güvenen, Allah'ın da güveneceği kul olursak nasip elbette değişir.
O zaman beni tanıyanlar şu soruyu sorabilir.
Senin nasibin neden değişmiyor?
Nasip ve her derdin dermânı cinsinden verilmeyebilir. Allah, bir nimetin yokluğunu başka nimetin fazlalığı ile teselli edebilir. Nasibin bir mânâsına bu satırlarda dikkat çekmek istiyorum. "Bir makama yerleştirme." Açık ve net söylemek gerekirse nasibin her türlü hali eğer sîneye çekiliyorsa, Yüce Allah o kulunu bir makama yerleştirecektir.
Nasibimiz ne olursa olsun. İsteğimize göre olduysa hamd etmeliyiz. Gözümüze şer perdesinde görünüyorsa, sabır lokması alıp makam sınavımızı düşünmeliyiz. Her verilen nasibin hayır olmadığı gibi her verilmeyen nasibin de şer olmadığını bilmeliyiz.
Yakın zamanda, pencere kenarında izlediğim ufak bir görüntüden bahsetmek ve cümlelerimi dinlendirmek istiyorum. Kuşlar menziline doğru kanat çırpıyordu. O an şunu düşündüm. Gitmek istedikleri, konmak istedikleri bir yer var. Fakat emellerine ulaşmaları kesin değil. Bu kesinliğin olmaması imtihan. O yüzden;
Nasipte yoksa ne gelir elden."
- Atasözü
Atasözü ile başlamamdan anladığınız üzere "nasip, tevekkül ve vekâlet" mefhumlarını ele alacağım. Kavram itibariyle, hakkını tam verebilecek bir kulluk sıfatım olmadığını, tahsilimin yetersiz bir derecede olduğunu söyleyebilirsiniz. Ancak mühim olan kendini mindere çıkaracak kudreti bulabilmek. Kudret'in sahibiyse yalnızca Allah'tır. Yükseklerde sözlerle gezen, kendini dev aynasında gören, gaflete düşmüştür ya da düşmesi yakındır. Konuyla ilgili olarak da sorular sormadan evvel, “nasip” sözcüğünün tanım, alıntı ve etimolojisiyle başlamak istiyorum.
Yunus Emre Hazretin Şiirlerinden “Nasip” İle İlgili Alıntılar
"Gevhersüz gönüllere yüz bin söz eydürisen
Hak'dan nasîb olmasa nasîb olası degül"
- Değer bilmeyen ve değeri olmayan gönül sahiplerine yüz bin söz de söylesen
Hakikat sahibi Allah, nasip etmeden nasip alınmaz.
"Egriligün koyasın togrı yola gelesin
Kibr ü kîni çıkargıl erden nasîb alasın"
- Eğriliği kenara koyasın, doğru yola gelesin
Kibri ve kini çıkarıp, er insandan nasip alasın
"Tecellîden nasîb irdi kimine
Kiminün maksûdı bundan içerü"
- Kiminin maksadı nasiptir. Fakat bazıları hatta pek azı daha derin maksadı arar. Her arayan bulamaz. Bulanlar ise arayanlardır.
"Hak'dan imiş cânlara cümle nasîb
Olmazımış Ka‘be'ye varmagıla"
- Nasip sadece ibadet etmek ile değil hâl ehli olmakla, yeryüzünde kulluk hakkını taşımakla olur.
"Nasip" Kelime Etimolojisi
Arapça nşb kökünden gelen kelimenin mânâları şu şekilde.
1. Dikme, pay, kurma, kaldırma, çadır kurma, nişan alma.
2. Bir makama yerleştirme, tayin etme, atama, ganimetten pay verme.
Nasip kelimesi mana itibariyle başka bir yerden tayin edilen sonuç demektir. Öyleyse elde edilen karar çerçevesinde tayin eden, tayin edilen bir de vekalet eden birinin olması gerekir.
Arzumuz sonucunda, karşımıza çıkan her sonuç “nasip” midir?
Eskiden olsa böyle sorulara muğlak bir cevap vermem kaçınılmazdı. Hayat, nefes alıp verdiğimiz müddetçe, doğru denklem kurmayı “imtihan” vesilesi ile öğretiyor. Yaşananlar sonucunda ise elde edilen cevaplar, soruları yanıtlıyor.
Soruya gelecek olursam, cevap olarak "evet" diyorum. Çünkü kelime anlamında altını çizdiğim yerleri kendi düşünce yapıma göre sıralamak ve tekrar etmekte fayda görüyorum. "Atama / Ganimetten pay verme / Bir makama yerleştirme." Herhangi birimiz bir istekte bulunduk. Bizim isteğimize cevap olarak olumlu ya da olumsuz yönde atama yapıldı. Yani cevap verildi. Verilen her cevap nasibi teşkil eder. Bizim istediğimiz bir cevabın olup olmaması önemli değil. Burada mühim olan bir cevabın ortaya çıkması.
İstediğimiz doğrultuda gerçekleşmeyen nasip, nasipsizlik olarak nitelendirilebilir mi?
Yine net bir cevap vermek istiyorum. Nasipsizlik zannettiğimiz her eylem bir nasiptir. Yani bizim beklentimiz yönünde gerçekleşmeyen olayların, beklentilerin, umduğumuz yönde olmaması da bir nasiptir. Olayın olumsuzluk taşıdığı zannı sadece dar bir düşünce yanılsamasıdır. Biz, fiilin sonundaki yol akışını bilmediğimiz halde nasipsizlik olarak nasıl adlandırabiliriz? Hayatımızda başta olumsuz görünen, ardından “iyi ki olmamış” dediğimiz akışlarla karşılaştığımız mutlaka olmuştur. O yüzden tekrar etmekte fayda var. Nasipsizlik zannettiğimiz her eylem bir nasiptir.
Öyleyse her aldığımız cevap nasip. Her nasipsizlik zannettiğimiz eylem de bir nasip. O zaman derin bir soru ile devam edelim.
Nasip istediğimiz doğrultuda değişir mi?
Cevap vermeden önce tekrardan "nasip" kelimesinin mânâsına dönmek istiyorum. Mademki nasip, "tayin etme" anlamına geliyor. Aldığımız her cevap tayin ediliyor. O halde; tayin edilen, vekalet eden ve tayin eden olması gerekir. Bu tanımları karşılayan kelimeler ise nasip, vekâlet ve tevekkül.
Yukarıda “nasip” kelimesini incelediğimiz gibi "vekâlet ve tevekkül" kelimelerinin etimolojisi ve mânâlarını inceleyerek soruya birlikte cevap arayalım.
Tevekkül Kelime Etimolojisi
Arapça wkl kökünden gelen kelimenin mânâları şu şekilde.
1. Güvenme, inanma, özellikle Allah'a güvenme, kadere razı olma.
Vekâlet Kelime Etimolojisi
Arapça wkl kökünden gelen kelimenin mânâları şu şekilde.
1. Vekil olma, güvenme, güvene dayalı bir iş yükleme, görevlendirme.
Şimdi taşları yavaş yavaş yerine yerleştirme vakti. Nasip aramadan önce Allah'a güvenerek ve kadere tam razı olarak (tevekkül) yolculuğuna çıkmalıyız. Sadece Allah'a güvenmek yeter mi? Yetmez. Allah'ın da bize güven duyacağı, güveneceği kul sıfatını taşımalıyız. Elimizden gelen gayreti göstermeden kuru kuruya tevekkül etmek yeterli değildir. Yani vekâlet edecek nitelikte olmalıyız.
Vekâlet nereden çıktı diyebilirsiniz. Tevekkül ve vekâlet kelimeleri “wkl” köklerinden meydana gelmiştir. İki anlamda da güven mânâsı yer aldığı için hatırıma düşen; demek ki güven tek taraflı bir eylem değildir. O halde;
Tayin edilmesi istenen: İstekte bulunulan arzu = Nasip
Tayin eden: Allah = Tevekkül
Tayin dileyen: Kul = Vekâlet
Şimdi sorumuzun da cevabını verebilirim. Eğer biz Allah'a güvenen, Allah'ın da güveneceği kul olursak nasip elbette değişir.
O zaman beni tanıyanlar şu soruyu sorabilir.
Senin nasibin neden değişmiyor?
Nasip ve her derdin dermânı cinsinden verilmeyebilir. Allah, bir nimetin yokluğunu başka nimetin fazlalığı ile teselli edebilir. Nasibin bir mânâsına bu satırlarda dikkat çekmek istiyorum. "Bir makama yerleştirme." Açık ve net söylemek gerekirse nasibin her türlü hali eğer sîneye çekiliyorsa, Yüce Allah o kulunu bir makama yerleştirecektir.
Nasibimiz ne olursa olsun. İsteğimize göre olduysa hamd etmeliyiz. Gözümüze şer perdesinde görünüyorsa, sabır lokması alıp makam sınavımızı düşünmeliyiz. Her verilen nasibin hayır olmadığı gibi her verilmeyen nasibin de şer olmadığını bilmeliyiz.
Yakın zamanda, pencere kenarında izlediğim ufak bir görüntüden bahsetmek ve cümlelerimi dinlendirmek istiyorum. Kuşlar menziline doğru kanat çırpıyordu. O an şunu düşündüm. Gitmek istedikleri, konmak istedikleri bir yer var. Fakat emellerine ulaşmaları kesin değil. Bu kesinliğin olmaması imtihan. O yüzden;
Kuşlar gökyüzüne değil nasibine kanat çırpar.
Yorumlar
Yorum Gönder