Bir bıçağın ucuna yasladığımız dünya!
Yakamıza sabır çiçeği, yüzümüze dalgınlık
Sözümüze en uzak uçurumlar ekilir şimdi
Geçerken uğradığımız uykuların arasından
Uykuların ve oğul diye sarkıtıldığımız kuyuların arasından
Mesela, şarkıya dönerken sesini rehin bırakanlardan
Dünya bir unutkanlıktır, hatırlayanlar bunu bilir.
Bıçkın bir sebebin alnına dayadığımız dünya!
Kırklar kapısından geçtik, kırk dua ve kırk belayla
Üzgündük, ardımızda ölümden öte köylerimizin rızası
İçimizden sağırdık, kaç poligraf söndüyse dilimizde
Yorulan iki boksörün birbirine sarılması gibi
Dünyayla aramızdaki o ölümlü mesafe.
Bir bıçağın sırtında yürüdüğümüz dünya!
Zor'dur papatyalar, ki beyaz kanatlarına ihtimaller serilir
İnsan biraz da zamansız kırların rüzgarına yetişememektir
Kurşungeçirmez değildir, kulağına ölüm fısıldanan zarafet
İnsan bir masalı durdurup en heyecanlı yerinde inecektir!
Maktul; dünyanın o en sevgili çiçeği
Bir bıçağın ağzında beklediğimiz dünya!
Göğsünde yumuşattığın anlamların sırrına
Saklı durur, ay ışığını içer gibi bekleyen gece
Bir ömrün altında bir turna kanadının bir şemsiyenin
Ve ne varsa dilinde bin yıldır hecelediğin
Göğüne razı kalbin bir yağmura heveslenmiştir
Bir bıçağın ruhunda paslandığımız dünya!
Yutkunduk ve lacivert giydik, yüzümüz göğe uzandı
Bir yağmurdu uzun ve serin, o yarayı kurşundan çekip çıkarmak
Yani binlerce kez karaya vursa da bir kez bile anlaşılamamış
Düellolarda hep yalnız, açık artırmalarda sessiz ve dalgın mezarlıklarda
İçinden gelen yalnızca tuzlu sulara batırmak yaralarını!
Her katil gibi olay mahalline dönecektir bir gün hayat.
Ellerimiz bir hasar mevsimine uzanıyor şimdi
Sakallarımda biriken küf ve bıçağın öteki ucu
Dünyanın ilk suçudur Kâbil'in kalbine düşen hırs
İnsan tereddütten yapılmıştır.
Yâ, Sîn.
Yorumlar
Yorum Gönder