Mesnevî-i Şerif: "Bakkal ve Papağan"

    Celâleddîn-i Muhammed Rumi Hazretleri Mesnevî-i Şerifi'nde "Bakkal ve Papağan" pasajında şunları söylüyor:

    Bakkalın bir papağanı vardı. Bu papağan güzel sesli, yeşil renkli, söz söylemesini bilirdi. Sahibi yokken dükkâna bekçilik yapar, alışverişe gelenlere nükteler söyler, onlarla şakalaşırdı. İnsanlar bir şey sordukları hemen konuşurdu. Papağanlara mahsus ötüşü de pek güzeldi.

    Bir gün dükkân sahibi evine gitmiş, papağan bekçilik yapıyordu. Bir kedi fareyi tutmak için birdenbire dükkâna girdi. Zavallı papağan can korkusundan sıçradı, dükkânın bir köşesine kaçtı. Orada bulunan gül yağı şişelerini devirdi ve içinde bulunan yağları döktü.

    Dükkân sahibi evden geldi. Huzur içinde, patron edâsı ile yerine geçti, oturdu. Bir de baktı ki dükkân yağ içinde. Elbisesi de yağa bulanmış. Papağanın yaptığını anladı ve sinirle papağanın başına vurdu. Bu duruma içerleyen papağanın tüyleri döküldü, başı da kel kaldı. Papağan birkaç gün konuşmayı kesti. Bakkal da yaptığına pişman olup, ah vah etmeğe başladı.

    “Keşke elim kırılsaydı da o tatlı dilli papağanın başına vurmasaydım" diye yakınıyordu. Papağanın tekrar konuşmasını sağlamak için yoksullara sadakalar, hediyeler veriyordu. “Bu kuş acaba ne vakit tekrar konuşmaya başlayacak.” diye düşünüyor, binlerce gam ve kederle vakit geçiriyordu.

    Bir gün dükkânın önünden başı açık bir derviş geçti. Onun saçları da dibinden kesilmiş ve başı tas şeklinde keldi. Papağan onu görünce dile geldi, "Ey arkadaş!" diye cavlak dervişe bağırdı.

    - "Ey kel, ne diye kellere karıştın? Yoksa, sen de şişeden gül yağı mı döktün?"

    Papağanın, dervişi; kendi gibi sanmasından kendi nefsine kıyas etmesinden ötürü halk gülmeye başladı.

    Celâleddîn-i Muhammed Rumi hazretleri diyor ki “Farsçada aslan ve süt anlamlarına gelen "şîr" kelimesi yazı itibariyle birbirine benzese de mânâları ayrıdır. Bunun gibi sen de seçkinlerin, temiz kişilerin halini kendine kıyas etme.”

    Hikayeyi birkaç bakış açısıyla değerlendirirsek papağan aslında canlı bir varlıktır ancak tür olarak insan ile kıyas edilemez. Şeklen birbirine benzeyip kıyasta bulunan papağan kıymet açısından insandan daha aşağıdadır. Böylelikle yanlış yapılan bir kıyas zulme kapı açar. Bir başka perspektifle kendi türüyle kıyas edilseydi belki de üstün gelecekti. Çünkü türüne göre hüneri yüksekti.

    Kıyas etmek türü aynı olmasına rağmen yine yanlış bir eylemdir. Aynı gıda aynı su ile beslenen her insan aynı kıymette değildir. Görünüşte birbirine benzeyen altının ayrımını ağırlıkları yapar. İnsanın ağırlığı ise sıfatına yakışır davranışlarıdır.

    Gül ve diken aynı dalda yetişmiştir ancak değer açısından birbirinden farklıdır. Elmas ve kömür ikisi de madendir, cimri ile cömert insan huylarıdır ancak kıymet açısından yan yana gelemezler.

    Her insanın imtihanı kendine göre ağırdır. Bu sınavlar kişilerin kaldırabileceği takat nispetinde verilir. A kişisinin sınavını B, B kişisinin sınavını A kaldıramaz.

    Konu hakkında uzun cümleler onlarca sayfalar yazılabilir ancak bir tefekkür hepsine galip gelir.

    Kaynakça
  1. Mesnevî-i Şerif

Yorumlar